Biyorezonans Tedavileri
BİYOREZONANS / BİYOFREKANS NEDİR?
ASLINDA GENEL OLARAK BİYOREZONANS OLARAK BİLİNEN BU METODUN DAHA DOĞRU TANIMLAMASI BİYOFREKANS TEDAVİLERİDİR.
TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ TIP TEDAVİ YÖNTEMLERİNDEN BİRİDİR. ÖZELLİKLE FİZİK , MATEMATİK VE MÜHENDİSLİKTE İLERİ OLAN ALMAN BİLİM ADAMLARININ ÖNDERLİĞİNDE GELİŞTİRİLMİŞ CİHAZLAR SON YILLARDA DAHA SIKLIKTA KULLANILMAKTADIR .
Madde, enerjinin bir formudur. Her madde, çevresinde bir elektromanyetik alan yaratır. Elektromanyetik alan kavramını “elektromanyetik ışınım” ya da “foton ışınımı” olarak da söyleyebiliriz. Rezonans terapilerindeki “frekans” kavramı ile, aslında bu elektromanyetik ışınımdan-alandan bahsediyoruz.
Rezonans terapi uygulamalarında, maddenin kendisi değil “frekansı” kullanılır.
Doğadaki her madde enerjinin yoğunlaşmış halidir. Her enerji kitlesi veya her madde çevreye enerji ışınlar. Bu ışınlanan enerjinin maddeye göre belli bir titreşim örneği vardır. Hiçbir maddenin titreşim örneği bir başka maddenin titreşim örneğine benzemez. Doğada bulunan her maddenin kendine özgü bir titreşimİ vardır
Doğadaki tüm maddeler gibi insan organizması da farklı elektromanyetik frekanslar yayar. Hücreler, dokular, organlar… Hepsinin kendine özgün frekansı vardır ve birarada olarak kişinin genel frekans spekturumunu belirlerler. Patolojik etkenler (virus, bakteri, parazitler vs. ) hücrelerin iletişimini bozar. Biyorezonans cihazı kullanılarak patojenlerin önceden tespit edilmiş kendilerine ait titreşim örnekleri taranır ve tespit edilebilir.
İlaç kullanılmayan terapiler uygulayan Biorezonans, titreşim tıbbı olarak da tanımlanabilir. Elektromanyetik frekansların, frekans kontrollü bilgisayarlarla uygulanmasıdır. Hiç bir yan etkisi yoktur. Uygulama tamamem ağrısızdır. Biorezonans tedavilerinin temelinde hücrelerin elektromanyetik bilgi alışverişi yatmaktadır.
Her hücre tipinin ve her maddenin olduğu gibi virüslerin, bakterilerin ve toksinlerin de (kuantum fizik kuralları) elektromanyetik titreşimleri vardır. Yabancı frekans yayarak hücre bilgi alışverişini bozarlar.
Hastanın kan örneğinde virüs, bakteri, parazit, ağır kimyasalar, ağır metaller, gıda katkıları, çevre toksinleri, kanser hücreleri ve alerjenlerin de dahil olduğu yaklaşık 6400 maddenin taraması yapılabilir. Yan etkisiz ve ağrısız bir tedavi metodudur. Hem akut hem de kronik hastalıklarda etkilidir. Biorezonans terapisi vücudun savunma sistemini destekler ve kendi kendini iyileştirmesini sağlar.
Biorezonans cihazı patolojik frekansları tespit ettikten sonra bu frekansların ters frekansını hastaya uygular. Fiziksel kanunlara göre frekansın tersi uygulandığında titreşim – patoloji “sıfırlanmış” olur.
BİYOREZONANS – BİYOFREKANS TEDAVİLERİ HANGİ HASTALIKLARDA ETKİLİDİR ?
DOĞRU TANI VE DOĞRU FREKANS ARALIĞIYLA BAŞARILI BİÇİMDE TEDAVİ EDİLEBİLEN HASTALIKLAR:
- BESİN VE METABOLİZMA DÜZENLEMELERİ
- KİLO KONTROLÜ VE ZAYIFLAMA PROTOKOLLERİ
- ALLERJİK HASTALIKLAR
- SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI
- ENFEKSİYON HASTALIKLARI
- KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARININ BAZILARI
- OTOİMMUN HASTALIKLAR
- CİLT HASTALIKLARI
- ADET DÜZENSİZLİKLERİ
- HORMONAL HASTALIKLARIN BAZILARI
- MİGREN
- BAZI NÖROLOJİK HASTALIKLAR
- ROMATOLOJİK HASTALIKLAR
- PSİKİYATRİK HASTALIKLARA DESTEK
- SİGARA BAĞIMLILIĞI
BİYOREZONANS İLE DETOKS
Yorgunluk, güçsüzlük, bitkinlik, halsizlik, aşırı uyku VEYA uykusuzluk, kas/eklem ağrıları, sinirlilik ve iç sıkıntısı..
Tüm bunlara vücudumuzda biriken toksinlerin neden olabilir.
Topraktan, sudan, soluduğumuz havadan, aldığımız gıdalardan bize geçen kimyasal toksik ve zehirleyici maddeler, vücudumuzdaki enfeksiyonlarla mücadele sonrası oluşan ve dışarı atılamayan zararlı atıklar, çevresel kirlilik ile bize ulaşan tarım ilaçları, böcek öldürücüler, hormonlar, petrol ürünü yakıtların atıkları, evlerde kullanılan temizleyiciler, kuru temizleme maddeleri, direncimizin azalmasına, yok olmasına neden olabilirler.
Gıda yoluyla geçen zararlı maddeler bağırsak iç yapımızı bozarak bağırsaklarımızın normal görevini yapamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Normalde metabolizmamız ter, idrar, dışkı, solunum ve safra aracılığı ile bedeni toksinlerden arındırmaya çalışır. Ancak vucudumuzda ve çevremizdeki olumsuz faktörlerin giderek artması bu görevini yerine yeterince getirememesine neden olabilir. Ayrıca ruhsal ve fiziksel stresler de toksin etkisi yaparlar.
Biorezonans terapileri ile detoks iyileşmeyi hızlandırır !
Hormonsal dengesizlikler, sinir sistemi bozuklukları, direnç kaybı, fizyolojik dengesizlikler ve geriye dönüşü olmayan hastalıklar (kanser) oluşur.
vücudumuzda biriken ve kronik hastalıklara neden olan bütün bu zararlı maddelerden, ağır metal ve toksin birikimlerinden Biorezonans terapileriyle arınmak artık mümkün.
Öncelikle hücre sağlığını kazanmayı amaçlayan Biorezonans terapileri, sağlıklı ve dinç bir yaşam için bedene dışarıdan bilinçli bir şekilde yardım edebilmemizi ve organizmadan toksinlerin atılmasını sağlar.
Biorezonans terapileri ile detoks tedavisi, detaylı anamnez ve kinezyolojik muayeneden sonra başlar. Ortalama 4-6 seanslık Biorezonans terapi programı gerektirir.
Biorezonans terapileri ile detoks, vücuttan toksik maddeleri temizler !
Civa / Amalgam (Siyah) Dolgular: Vücuttaki civa birikimi birbirinden bağımsızmış gibi duran birçok kronik hastalığın asıl sebebi olduğu artık anlaşılmıştır. Civa vücudumuzda yağ dokusunda birikir. Yağ dokumuz ise sinir sistemimizin, beynimizin, böbreklerimizin, akciğerlerimizin, salgı bezlerinin ve diğer birçok önemli organımızın yapıtaşıdır.
Birçok kişide civa birikimini tetikleyen faktör dişlerdeki amalgam dolgular. Diş dolgusu olarak kullanılan amalgam civalı bir bileşiktir. İçeriğinde civa, gümüş ve diğer bazı metaller bulunur. Ağız içindeki amalgam dolgular (bazen tek bir amalgam dolgu bile) “ağız içi pil” denilen elektriksel aktiviteyi oluşturur. Milivolt ve mikroamper cinsinden ölçülen bu aktivite amalgamdan iyonlaşmanın (yani civa salınımının) göstergesidir. Bu ölçüm biorezonans cihazıyla kolaylıkla yapılabilmektedir.
Kurşun: Vücutta yerleşen bir diğer önemli ağır metal de kurşundur. Yağ dokusunda birikir. Birçok farklı organ sistemi üzerinde problemler yaratır. Duygu durumda bozulmalar, hatırlama güçlükleri, depresyon eğilimi ve psikiyatrik problemler ve kronik yorgunluk hali, genel halsizlikler az ya da çok kurşun birikimiyle ilişkilidir. Kurşunun vücudumuza girişi soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan, yediğimiz sebzelerden ve diğer besinlerden oluşabilir.
Cadmiyum: Pillerin içerisinde, otomotiv ve diğer sanayide kullanılan ve çevresel kirlilik sonucu vücudumuzda biriken bir ağır metaldir. Sigaranın içinde de bulunur. Çinko ve selenyum gibi bizi kötü hastalıklardan koruyan ve bağışıklık sistemimizi güçlendiren iyi metallerin emilimini azaltır.
BİYOREZONANS İLE SİGARAYI BIRAKMA
SİGARA bağımlısı Kişiden son bir sigara içip, izmarit kısmını cam bir tüp içerisine koyması istenir. Tansiyonu, nabız sayısı ve kilosu ölçülüp kaydedilir. Biorezonans cihazının giriş kısmına, kişinin içtiği son sigara ile tükürük örneği yerleştirilir. Bu tükürük örneğinden ve sigara izmaritinden, kişiye özel nikotin elektromanyetik frekans kalıbı çıkarılır. Tesbit edilen bu frekans kalıbı ters çevrilip büyütülerek biyorezonans cihazı aracılığıyla vücuda geri verilir. Vücuttaki nikotin frekansı, ters frekansıyla karşılaştırılır. Bu işlem ile fizik kuralları gereği bünyedeki nikotin frekansı sıfırlanır.
Yaklaşık 1 saat süren seans sırasında uygulanan frekanslar bir çipe yüklenir ve kişinin cildine yapıştırılır. Bir ay süreyle taşıması istenir. Böylece frekans alımı devam eder.
Genellikle tek seanslık biorezonans uygulaması yeterlidir. Seans sonrasında kişinin bünyesi sigarayı yabancı bir madde gibi algılamaya ve sigarayla daha önce hiç tanışmamış gibi davranmaya başlar. Sigaraya karşı bir tokluk ve isteksizlik oluşur. Kişi sigara dumanından aşırı derecede rahatsız olmaya başlar.
Nikotinin vücuttan daha hızlı atılmasını sağlamak için, kişilere bir ay süreyle günde 2 -2.5 litre (8 -10 bardak) su içmeleri tüketmeleri önerilir. Ayrıca hastaya biyoyararlanımı yüksek C vitamini verilmesi de tedaviyi oldukça destekler.
BİYOREZONANS İLE ALERJİ TEDAVİSİ
Maskeli alerji terimi klasik tıpta kullanılmayan bir tabirdir. Aslında İnek sütü ve buğday alerjisine işaret etmektedir. Anne sütünden sonra insanın temasta bulunduğu ilk potansiyel antijen olma ihtimali taşıyan proteinlerdir. Bu yüzden de çocuğun bağışıklık sistemini çok erken zorlayan maddeler olarak görülmelidirler. Bu iki antijen sürekli tüketildiğinden artık bağışıklık sistemi bunları antijen olarak algılayamaz.
Tipik alerjik immunolojik reaksiyonlar kendini çok nadir gösterir. Bunun esas nedeni immun sisteminin artık tükenmiş olup, sürekli antijenle karşı karşıya kaldığı için reaksiyon gösterememesidir. Kronik alerji, atopik egzema, astım gibi hastalıklarda etkindir ve alerjen miktarına bağlı bir alerjik reaksiyon olmadığı için gizli kalır. Teşhis konulup alerjen perhizine başlandığında immun sistem rahatlar.
Biyorezonans ile Alerji Testleri
Sağlıklı insanlar için hiçbir olumsuz etki yaratmayan bazı maddeler alerjik yapıya sahip insanların tepki vermesine neden olmaktadır. Alerjik vücut allerjeni “yabancı madde” olarak algılar. Bağışıklık sistemi onunla savaşmaya başlar. Bu nedenle vücudunda alerjik reaksiyonlar meydana gelir. Alerjik hastalıklar kendini bu şekilde gösterir.
Biorezonans tedavisine önce alerji testleri yapılarak başlanır. Hastanın kaç maddeye alerjisi olduğu saptanır. Ana allerjenlere öncelik verilerek kişiye özel bir tedavi planı uygulanır. Tedavi yaklaşık 1 saat süren seanslar halinde, haftada bir kez uygulanır.
Biorezonans terapisi temel olarak bu allerjen maddelerin vücuttaki patolojik frekansını sıfırlamayı ve vücuda güçlendirilmiş normal fiziksel frekanslar vermeyi hedefler. İyileşme ara testlerle takip edilir. Tedaviden sonra organizma alerji yapan maddeleri, normal frekans kodunda algılamaya başlarsa terapiler başarılı olmuş demektir. Diyelim ki kişinin süte alerjisi var. Tedavi süresince hastadan süt ve süt ürünlerinden uzak durması istenir.
Bu perhiz süresi içinde biorezonans terapisi uygulanır. Ardından test uygulanır. Süt alerjisinin geçtiği görülürse, kişi yeniden bu ürünü tüketmeye başlayabilir. Bu aşamadan itibaren bu ürünün tüketilmesiyle alerjik reaksiyon oluşmaz. Süt, tedavi öncesinde yabancı madde olarak algılandığı halde artık “süt” olarak algılanmaktadır.
Biorezonans yöntemi ile yapılan alerji terapilerinin yan etkisi yoktur. İlaçsız ve yüksek etkili bir terapidir.
BİYOREZONANS VE OBEZİTE TEDAVİSİ
Obezite ve metabolik hastalığı olan çoğu hastada insülin direnci görülmektedir.
Zayıflamak için sadece kalori miktarını azaltmak yeterli olmaz.
ÖNCE beslenme alışkanlığının değişmesi ve insülin direncinin düzeltilmesi gerekir.
Yediğimiz besinlerin kalori miktarı aynı olsa da vücutta kullanılma -metabolizma edilme şekilleri çok farklı olabilir .
Bu yüzden beslenme alışkanlığı, bağırsak florasının düzeltilmesi, detoksifikasyon yapan organlara destek verilmesi obezitenin tedavisinde oldukça önemlidir.
Ağır metaller çoğunlukla yağ dokusunda depolandıkları için vücut kendini korumak için metabolizmayı yavaşlatarak kilo vermeyi azaltma- durdurma eğiliminde olabilir. Ağır metaller için şelasyon yaparak biorezonans metoduyla vücuttan uzaklaştırılmaları, obezite tedavisinin başarısında önemlidir.
Besin allerjilerini tespit ederek tedavi etmek, kilo vermeye dirençli olan hastalarda çok etkilidir.
Kliniğimizde obezite ve metabolik sendrom bütünsel olarak ele alınarak, genel tıbbi muayene ve gerekli kan tahlilleri istenir.
Biofiziksel olarak allerjiler, ağır metaller, toksik madde yükleri tespit edilerek biyorezonans tedavisine alınır.
Bağırsak florası öncelikli olmak üzere tüm organ ve metabolizma destekleri sağlanır.
Kişiye özel, yaşam tarzına uygun diyet ve egzersiz programları obezite tedavisine eklenir.
OTOİMMUN HASTALIKLARDA BİYOREZONANS TEDAVİSİ
- Romatoid artrit
- tip 1 diyabet
- sistemik lupus eritematozus
- bazı tiroit hastalıkları
- sedef
- multiple-skleroz
- myastenia gravis gibi otoimmun hastalıkların 80’den fazla çeşidi vardır.
Günümüzde ana akım tıpda otoimmun hastalıkların tedavisine yönelik tek bir ihtisas dalı yoktur.
Etkilenen organın sistemi ile ilgili branşa başvurmak gerekmektedir. Örneğin , multiple-skleroz hastası, nöroloji uzmanı tarafından takip edilirken, romatoid artrit hastası, romatoloji uzmanı tarafından takip edilmektedir. Oysa ki otoimmun hastalıklar farklı isimlerle adlandırılsa da ortaya çıkış mekanizmaları aynıdır. Bu yüzden otoimmun hastalıklar farklı organ hastalıkları olarak ele alınmak yerine, bütün olarak değerlendirilmelidir. Temelinde hastalıkların oluşmasına sebep olan bağışıklık sisteminin aşırı uyarılması vardır. Sebep bulunup tedavi edilmelidir. Farklı tanılar ile isimlendirilen otoimmun hastalıkların oluşum mekanizması temelde aynı olması nedeniyle tedavilerindeki genel prensipte aynı olmalıdır.
Hastalığın tedavi yöntemleri nelerdir?
Klasik tıp yaklaşımı ile otoimmun hastalıkların temel tedavi prensibi bağışıklık sistemini baskılamaktır. Bu yaklaşım bağışıklık sisteminin neden bozulduğundan uzaktır. Sadece belirtileri baskılamaya yönelik geçici çözümler sunan bir yöntemdir. Belirtilerin baskılanmasına yönelik tedaviler hastalığın belirtilerini azaltmakta etkili olabilmektedir; fakat ana sebep ortadan kaldırılmadığı için hastalık iyileşmemekte, sadece kontrol altına alınmaktadır.
İşin ilginç tarafı Hastaların şikayetlerini azaltmaya yönelik olan bu klasik tedavilerin yüksek enfeksiyon riski, kilo alma, depresyon, hatta bağışıklık sisteminin çökertilmesi gibi birçok yan etkisi de bulunmaktadır.
Otoimmun reaksiyon başlıca moleküler benzerlik mekanizması ile meydana gelir. Yapılan araştırmalarla bazı organ ve dokularımızın yapısında bulunan proteinler ile dışarıdan aldığımız vücudumuza yabancı proteinlerin yapısal olarak benzerlik gösterdiğini tespit edilmiştir. Özellikle buğday, arpa, kuru baklagiller, suni beslenen ineklerin sütü, patates, patlıcan ve yer fıstığında bulunan lektin denilen protein ve buğday da bulunan gluten ile tiroid dokusu, sinir hücrelerinin aksonlarını saran miyelin, bağırsak epiteli ile benzerlik göstermektedir.
Bu benzerlik nedeni ile antikorlar yabancı antijenleri tahrip ederken sağlıklı hücrelerimizi de ayırt edemeyerek tahrip eder ve otoimmun hastalıkların başlangıcını tetikleyebilirler. Örneğin, gluten duyarlılığını takiben gelişen antikorlar zaman içerisinde sadece glutene değil bağırsak epiteline de saldırırak bağırsak hastalıkları, tiroid dokusuna saldırarak hashimato, eklem zarlarına saldırarak romatoid artrit gibi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Aynı mekanizma ile lektin duyarlılığı olan hastalarda, cilt dokusuna karşı antikor gelişmesiyle psöriazis- ( sedef hastalığı ) ortaya çıkabilmektedir.
Otoimmun hastalıklara neden olan etkenler nelerdir?
Otoimmun hastalığa neden olan etkenler arasında besin intoleranslarının yanı sıra (gluten, lektin, süt, şeker) bazı infeksiyonlar, işlenmiş gıdalar, ağır metaller, toksik maddeler, elektromanyetik maruziyet ve hatta aşırı geçirgen bağırsaklar gibi birçok faktör vardır.
Biorezonans ile bu hastalığın tedavisi mümkün müdür?
Tedavide öncelikle bağışıklık sisteminin duyarlılığına neden olan etkenler araştırılmalı, tedavi planı hastaya özel olarak kurulmalı ve şikayetleri gidermeye yönelik değil nedensel yaklaşımla tedavi planı yapılmalıdır. Kliniğimizde otoimmun hastalıklara bütünsel yaklaşımla kişiye özel tedavi desteklerinde biyorezonansı kullanıyoruz. İlk olarak kan testi biofiziksel olarak yapılır. Toksik maddeler, alerjiler, ağır metaller, bakteri, virüs ve mantar yükleri tespit edilir. Biorezonans cihazı ile uygun tedavi protokolleriyle toksinlerden, ağır metallerden ve enfeksiyonlardan arınma sağlanır. Alerjiler özel programlar ve eşlik eden diyetlerle ortadan kaldırılır.
Bağırsak florası başta olmak üzere tüm organ ve dokulara detoks ve destek tedavisi uygulanır.
Beslenme alışkanlıkları ve elektromanyetik maruziyet ile ilgili bilgi paylaşımı ve örneklerle doğru beslenme anlatılır. Çevresel toksik maddelerden uzak durma yöntemleri konuşulur. Otoimmun hastalıklarda doğru beslenme düzeni, alerjilerin tedavisi ve çevresel toksin ve ağır metallerden uzaklaşılması bağışıklık sisteminin duyarlılığını azaltır. Bu durum tüm sistemin sağlıklı çalışmasına destek olur. Hastalıkların oluşum aşamasındaki ilk basamak tedavi edildiği için otoimmun hastalıkların tedavisinde önemli bir yol alınmış olur.
AĞRI TEDAVİSİNDE BİYOREZONANS
Vucudumuzda bazı şeyler yolunda gitmediğinde ağrı olarak alarm verir.
Ağrı reseptörleri uyarıldığında özelleşmiş ağrı lifleriyle beynimize iletilir ve beynimizde ağrı bölgesinde bilgi işlendikten sonra ağrıyı hissederiz. Aslında vucudu korumak için ağrı çok önemlidir. Zarar verici hareketlerden, maddelerden kaçınmamızı sağlar. Her aşamanın farmakolojik olarak kontrol altına alınabilmesi için çeşitli ilaçlar geliştirilmiştir. Bu ilaçların da kendine göre yan etkileri mevcut olabilir. İlaç destekleri çok az ya da hiç olmadan BİYOREZONANS İLE AKUT VE KRONİK AĞRILARDA BELİRGİN RAHATLAMA SAĞLANABİLİR.
Biorezonans ile akut ağrıların şiddeti azaltılabilir, kronik ağrılarda ise ağrıya neden olabilecek etkenler araştırılıp tespit edilebilir. Bu da tedavilerini kolaylaştırır.
TOPLUMDA YAKLAŞIK %5-10 ORANINDA GÖRÜLEN FİBROMİYALJİNİN BİOREZONANS TEST VE TEDAVİ SİSTEMATİĞİ İLE OLDUKÇA BÜYÜK BİR ORANDA TEDAVİ ŞANSI VARDIR.”
Fibromiyalji nedeni tespit edilemeyen, yaygın vücut ağrıları ile kendini gösteren, kaslarda, ensede, sırtta ,bel, kol, bacak ve kalça ekleminde belirgin ağrı ile seyreden bir hastalıktır. Sürekli halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, mutsuzluk da bulgular arasındadır. Bu hastalarda uyku bozuklukları, vücutta ağrılı hassas noktalar, eklemlerde sabah sertliği, ellerde ve kollarda uyuşma, şişlik hissi gibi şikayetler vardır. Bağırsak çalışmasında düzensizlikler; kabızlık, gaz şişkinliğine de sık rastlanır. Ağrılı ve düzensiz adet, tiroid hastalıkları, glikoz toleransı bozukluğu gibi hormonal bozukluklar da şikayetler arasındadır. Fibrolmiyalji hastalarında yapılan kan ve görüntüleme tetkiklerinde ağrıyı açıklayacak patolojiye rastlanmaz. Bu nedenle çoğu hastanın bu bulguları psikolojik olarak algılanır ve bu yönde tedavi edilmeye çalışılır. Besin alerjilerinin tespit ve tedavisi, bağışıklık sistemini zorlayan, ağrıya sebep olabilecek patojenler, toksik maddeler; ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılması, bağırsak florasının tedavi edilmesi ile kalıcı sonuçlar elde etmek mümkündür.
KANDİDA VE BİYOREZONANS
Kandida nedir?
Kandida vücudumuz mukozasında bulunan (bağırsak, deri, mesane ve vajina, vb.) uygun ortamda çoğalma eğiliminde olan bir maya türüdür. Vücudumuzda bulunan birçok organizma gibi belli sayıyı geçmedikleri sürece faydalı olan kandida; florada bulunan faydalı bakterilerle denge halindedir.
“KANDİDA ÇOĞALMASI KONTROL ALTINA ALINMAZSA GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMUNA YOL AÇAR VE BAĞIRSAĞIMIZDAN KANA GEÇMEMESİ GEREKEN, TOKSİNLER, AĞIR METALLER VE PARÇALANMAMIŞ YİYECEKLER KANA GEÇEREK BAŞTA ALERJİLER OLMAK ÜZERE BİRÇOK HASTALIĞA ZEMİN HAZIRLAR.”
Kandida hangi durumlarda çoğalır ve çoğalması nelere yol açar
Antibiyotik kullanımı, antibiyotikli yiyeceklerin tüketilmesi (tavuk vb.) şeker ve karbonhidratlı beslenme, stres, doğum kontrol hapı kullanımı, radyasyon, alkol kullanımı, katkı maddeli yiyecekler ve kortizol kullanımı sonucu sayılarında artış olur. Kandida’nın sayısal olarak artmasıyla birlikte 80’e yakın endotoksini de kana karışır. Asetaldehiti bu endotoksinlere bir örnektir.
Vücutta karaciğerde etil alkole çevrilen bu madde, kanda artarsa yoğun alkol kullanımına benzer tabloya yol açar. Bunun neticesinde ise halsizlik, öğrenme ve denge bozukluğu gibi birçok belirti ortaya çıkar. Artmış kandida bağışıklık sisteminin aşırı yüklenmesine ve vücut direncinin düşmesine neden olur. Otoimmün hastalıkların çoğu bağışıklık sisteminin aşırı yüklenmesinden dolayı oluşur. Kandida çoğalması kontrol altına alınmazsa geçirgen barsak sendromuna yol açar ve bağırsağımızdan kana geçmemesi gereken, toksinler, ağır metaller ve parçalanmamış yiyecekler kana geçerek alerjiler başta olmak üzere birçok hastalığa zemin hazırlarlar.
Kandidanın kontrolsüz çoğalması vücudumuzun dengesini bozan en önemli nedenlerden biri olmasına rağmen belirtilerin birçok hastalık ile karışabilmesi nedeniyle teşhis konmakta güçlük yaşanmaktadır. Hazımsızlık, şişkinlik, yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, hafıza zayıflığı, depresyon, baş ağrısı, geçmeyen eklem ağrıları, döküntü, uyuşma gibi bulgular ile seyredebileceği gibi otizmden fibromiyaljiye, idrar yolu infeksiyonundan prostatite kadar çok geniş bir hastalık yelpazesine neden olabilmektedir. Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite tedavisinde kandida kontrolsüz çoğalması unutulmaması gereken önemli bir unsurdur. Bu yönlü tedavi başarıyı arttırır.
Kandida tedavisinde etkili bir yöntem – BİYOREZONANS
Biyorezonans ile kandidanın aşırı çoğalması kontrol altına alınarak özel tedavi protokolleri, beslenme düzeni ve özel kandida diyetleri ile birçok çaresi bulunamayan kronik hastalık tedavi edilebilmektedir. Tedavide dikkat edilmesi gereken noktalardan en önemlisi kandida ölürken ortaya çıkan endotoksinlerdir. Ortaya çıkan endotoksinlerin vücuttan atılması için detoksifikasyon yapan organlara biyorezonans ile destek terapiler öncelikli olarak uygulanır. Barsak florasının düzenlenmesi, tedavinin başarılı olması için çok önemlidir.
BAĞIRSAK FLORASI VE BİYOREZONANS
Bağırsak florasının sağlığı neden bu kadar önemli
Sağlıklı bir yaşam için sağlıklı bir sindirim sistemi olmaz ise olmazdır . Bu sistemin iyi çalışması sonucu, vücudumuz için gerekli olan tüm gıda, mineral ve vitaminlerin yeterli düzeyde kullanılması ve zararlı maddelerin vücudumuzdan uzaklaştırılması sağlanır. Sindirim sistemimiz ağızdan başlar ve anüste sonlanır. Tüm bu yol boyunca besinler parçalanır, emilir ve zararlı maddeler atılır. Bağırsak dokusunu, dış ortamdan koruyan, işleyişinin sağlıklı olmasını sağlayan, akciğerde, vajende ve idrar yollarında olduğu gibi koruyucu bir flora vardır. Flora denen bu yapı % 85 faydalı yani probiotik bakterilerden , %15 candida ve diğer mikroorganizmalardan oluşur. Sağlıklı bir sindirim sistemi için bağırsak florasının sağlıklı olması vazgeçilmezdir. Bağırsak florası besinlerin parçalanması, sindirim enzimlerinin sentezinin sağlanması gibi görevlere sahiptir. Ayrıca bağırsak epiteli üzerinde bariyer görevi ile geçirgenliğin kontrolü, zararlı maddelerin vücuda girmesine engel olan bariyer oluşturma, mukoza için gerekli enerjinin büyük bir kısmının kısa zincirli yağ asitlerinden sentezlemesi, bazı vitamin ve minerallerin sentezlenmesi gibi çokça önemli görevi vardır. Bağırsak florasının çeşitli nedenlerle bozulması, multıple skleroz, hashimato tiroiditi, alerjik hastalıklar gibi birçok hastalığın temelini oluşturmaktadır.
Bağırsak florasını neler bozar?
Bağırsak floramızı bozan etkenler arasında en önemlisi yanlış beslenmedir. Özellikle basit şeker, işlenmiş karbonhidratlar, katkı maddeli ve aroma ile tatlandırılmış gıdalar, hormonla veya suni yemle beslenen hayvanlardan üretilen yiyecekler bağırsak floramızı bozar. Diğer nedenler arasında ise yoğun antibiyotik kullanımı, bazı uyku ilaçları, kortizol kullanımı, doğum kontrol hapları, mide asiditesini azaltmaya yönelik ilaçlar, stres, diyabet ve obezite gibi hastalıklar sayılabilir.
Biorezonans tedavisi ile neler yapılabilir?
Biorezonans tedavisi, bütüncül yaklaşım ile hastalık nedenleri araştırılmakta, bağırsak florası özel programlar ile desteklenmekte, bağırsaktaki bakteri, virüs ve mantarlar tedavi edilmekte ve bağırsak florasında faydalı bakteriler desteklenmektedir. Bağırsakta kronik inflamasyona neden olan alerjenler tedavi edilerek, bağırsak geçirgenliği düzenlenmekte; ağır metal ve toksik yükler uzaklaştırılarak ikinci beynimizin sağlıklı çalışması, gerekli vitamin, mineral ve gıdaların vücudumuza alınması ve bağışıklık sistemimizin regülasyonu sağlanmaktadır.