Tatlı Bir Zehir: Şeker

Tatlı Bir Zehir: Şeker

Merhaba, bugün size tatlı bir zehir olan şekerden bahsetmek istiyorum.

Şeker kapitalist dünyanın önemli hammaddelerinden biri. Birçok şeyin içerisinde şeker ile karşılaşıyoruz;

  • Gazlı içeceklerin içerisinde,
  • Tatlıların içerisinde,
  • Dondurmada,
  • Karbonhidratlı unlu gıdaların içerisinde,
  • Bazı konservelerde

Şekerin endüstriyel boyutu, şekeri elde ederken ki süreçler, şeker ekonomisi kendi başına ayrı konular.

Ama bugün istatistiksel olarak şekerin insan sağlığını nasıl tehdit ettiğinden bahsetmek istiyorum.

Obezite- aşırı kilolu olmanın şeker tüketimiyle oldukça sıkı bir ilişkisi olduğunu artık neredeyse herkes biliyor. Biliyor ama gelin görün ki bu Tatlı zehire dur diyemeyen bilinçli bir insan grubu da var. Bilmeyenler zaten gözlerini kapamaya ve bilmemeye devam ediyor!

1980’den bu yana Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre obezite Dünya’da 4 katı artmış durumda.

Türkiye’de 3 kişiden 1’inin obez olduğundan bahsetmek mümkün.
Erkekler de bu oran %22
Kadınlar da ise %41, dolayısıyla ortalama olarak her 3 kişiden 1’i maalesef obez.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her on yılda bir diyabetik insan oranının %100 arttığı tespit edilmiş.

Diyabete ait harcamaların 2030 yılına kadar 6,5 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor

Şeker ve şekerli gıdalar tüketmek insan vücudunda adına inflamasyon dediğimiz bir çeşit alevi – yangıyı tetikliyor. Bu da hücre yaşlanmasının hızlanmasına çok ciddi arttıran bir durum.

Zaten vücudumuzda her gün tolere edilir boyutta kanser hücresine dönebilecek hücreler oluşuyor. Ama ne kadar çok şekerli – asidite yapacak şekilde beslenirsek bu hücrelerin çoğalmasını ve bir odak oluşturmasını kolaylaştırıyoruz.

Çünkü kansere yatkınlığı arttıran bir süreçtir inflamasyon!

İstatistiksel verilere göre Türkiye 2035 yılında dünyada diyabet hasta sayısında ilk 10 ülke içine girecek

Bir yılda diyabete bağlı hastalıklar nedeniyle (damar sorunları, yaralar, kanserler, enfeksiyonlar) 60.000 kişinin kaybedildiği tespit edilmiş. Buna neden olan çok ciddi bir endüstriyel alt yapı var. Gazlı içecekler özellikle yaz günlerinde içilen coca-colalar. Günde 2 milyar bardak kolanın dünya üzerinde tüketildiği tespit edilmiş.

Türkiye’de de bir yılda yaklaşık 3 milyar bardak coco colanın tüketildiği tespit edilmiş durumda. Çok ciddi rakamlar değil mi sizce de?

Gerçekten yüksek sayılar..1 küp şekerin 20 kalori olduğunu biliyoruz. Kişiler sıkça çay içtiklerinde ve her çay bardağına en az 2 şeker attıklarında günlük şeker alımlarını hesaplayacak olursak 1 bardakta 2 şeker ortalama 5 bardak içiyorsa günde 10 kesme şeker demek bu da 200 kalori demek. Bir ayda bu yaklaşık 6000 kalori eder. Bir yılda bu 72000 kalori demek. Bu da yaklaşık + 10 kilograma demek.

Dünya bir yandan yiyecek içecek sektöründeki bu sağlıksız hızlı şeker odaklı gidişata dur diyemezken bir yandan da aslında kendi yaratmış olduğu sorunu gidermek için diyabet tedavisi hapları üretiyor.

Bu sektör hızla ilerliyor. Ya da obetize ile ilgili destek tedaviler, öneriler ilerliyor. Dolayısıyla bu birbirini doğuran, yumurta tavuk tavuk yumurta ilişkisi gibi bir sektör zinciri haline geliyor.

Şeker ilaçlarının hepsinin masum olmadığını çok iyi biliyoruz. Vücutta bazı metobalizma basamaklarında blokajlar yaratıyor gerçekten. Şeker düzeylerini aşağıya çekmeye çalışırken ve insanlarda nasıl olsa şeker hapı içiyorum diye diyetlerine yeterince dikkat etmeyebiliyorlar. Meyva şekeri olan fruktozla ilgili bilgi vermek gerekirse, fruktoz; meyve şekeri.

Karaciğerin bir günde fruktozu metabolize edebilme gücü 10 gramla sınırlı. Ama biz bir günde 1 elma, 1 armut, 1 muz yediğimiz zaman aynı gün içerisinde çok daha fazla fruktoz almış oluyoruz gün içerisinde- 17 gram gibi . Dolayısıyla karaciğer yağlanması fruktoz fazla tüketildiğinde hızlanıyor. Karaciğer yağlanması olduğunda da vücudun birçok detoksifikasyon sistemi ile ilgili basamaklar zarar görüyor…