1. İyot Eksikliği (Halk Sağlığı Sorunu Olarak)

  • Türkiye, coğrafi olarak endemik iyot eksikliği bölgeleri arasında yer alır.
  • Özellikle Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde toprak ve su kaynaklarında iyot oranı düşüktür.
  • İyot, tiroid hormonlarının sentezinde temel yapı taşıdır. Eksikliği durumunda guatr, hipotiroidi, hatta kretinizm (doğumsal zeka geriliği) gelişebilir.
  • Türkiye’de 1990’larda başlatılan iyotlu tuz kullanımı kampanyaları ile bu sorun kısmen azalsa da, doğal tuz kullanımı, “himalaya tuzu” gibi iyot içermeyen ürünlerin artan kullanımı, yeniden eksikliğe yol açabilmektedir.

2. Genetik ve Ailevi Yatkınlık

  • Türkiye’de otoimmün tiroid hastalıkları (örneğin Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı) oldukça sık görülmektedir.
  • Özellikle kadınlarda genetik eğilim belirgindir; aile öyküsünde tiroid hastalığı olan bireylerde risk daha yüksektir.

3. Otoimmün Hastalıklarda Artış

  • Son yıllarda Türkiye’de otoimmün hastalık prevalansı artmaktadır. Bunun sebepleri arasında çevresel toksinler, kronik stres, işlenmiş gıdalar, disbiyozis (bağırsak mikrobiyotasındaki bozulma) yer almaktadır.
  • Hashimoto tiroiditi gibi otoimmün hastalıklar, beslenme şekli ve bağırsak sağlığı ile doğrudan ilişkilidir.

4. Hormon Bozucu Kimyasallar (Endokrin Disruptörler)

  • Plastik ürünler (BPA), tarım ilaçları (pestisitler), bazı kozmetikler ve ev temizlik ürünleri gibi çevresel toksinler, tiroid bezine zarar verebilir.
  • Türkiye’de bu ürünlere maruz kalma kontrolsüzdür ve toplumun büyük bölümü bu risklerden habersizdir.

5. D Vitamini Eksikliği

  • Türkiye gibi güneşli bir ülkede bile D vitamini eksikliği yaygındır. D vitamini, bağışıklık sisteminin regülasyonunda rol oynar ve otoimmün tiroid hastalıklarında düşük D vitamini seviyeleri sık görülür.

6. Kadınlardaki Hormonal Dalgalanmalar

  • Tiroid hastalıkları, özellikle kadınlarda daha sık görülür. Bu durum, östrojen ve tiroid etkileşimi ile ilişkilidir.
  • Türkiye’de doğurganlık yaşında ve menopoz sonrası kadınlarda hipotiroidi oranları belirgin olarak yüksektir.

7. Tanı Olanaklarının Artması

  • Son 20 yılda ultrasonografi, TSH ölçümleri, anti-TPO/anti-TG testleri gibi tanı araçlarının yaygınlaşması, daha fazla hastanın teşhis edilmesini sağlamıştır.
  • Eskiden “halsizlik, kilo alma, üşüme” gibi şikâyetlerle yıllarca nedeni bulunamayan hastalar, artık tiroid hastalığı tanısı alabiliyor.